ad vitam æternam istanbul

Dün gece, yıldızlara bakarken, İstanbul’un gökyüzündeki yıldızlarını hayal ettim. Gerçekliğimdeki her şeyi sanki İstanbul’un varlığına yerleştirmek istiyordum, sanki şuanki gerçekliğim bir illüzyondu ve yaşanan her şey orada yaşanmalıydı..

Göğsümde İstanbul’un yokluğundan ağırlaşan bir taş, denizin dibine çekilmeyi bekleyen bir ceset gibiydi. Kalbimin derinliklerindeki o belirgin boşluk, gözyaşlarımla birleşip bir kurşuna dönüştü.

Yokluğundan yaratılan bir silah mı, yoksa senin düşün mü beni ölüme sürükleyecekti istanbulum?


Sarhoşluklarım bomboş sokakların promiline karıştı; her adımda, ruhum biraz daha körleşti, dengemi kaybedip banklarda sabahladım, kendi kaderine mahkum bir evsiz gibi.

Sultanahmet Camii'nin minarelerinden yükselen duaları hissetim, sanki hepsi sana kavuşmam adınaydı. İnançsız bir adamın duası olmuştun…


Belki bir gün, yeryüzünde tek başıma oynadığım yokluğunun hüzünlü dansı, son bulur. Köprüden süzülen ruhum, Boğaz’ın sularına karışır. Bir vapurun dumanında kaybolur yaktığım sigaralar, Beyoğlu'ndaki kedilerin tatlı miyavları eşlik eder yüreğimin yumuşamasına. 

Ya da İstanbul'suz bir dünya, mezarım olur; her gün, her gece sona bir adım daha yaklaşırım. Belki de son çare İstanbul’um, karanlık bir uçurum; sensiz bir yaşam, bu ruhu asla yaşatmaz, düşünle de yokluğunla da ölürüm..



Yorumlar

Popüler Yayınlar