beni sarhoş etme istanbul
soluk boruma dolmuş istanbulsuzluğun nefesiyle
yalnızlığın meyhanesinde şairlik yapıyorum
dünyadaki son hatıraları duvarda eğik bükük asılmış fotoğrafları olan insancıklar bir yanda
bayat mezelerim bir yanda
doldur diyorum
bahşişlerini öpücükle alan dilsiz barmene
“içmeden yazamam”
bira göbeği olan kediler damlıyor masama
bir şeyler anlatıyorlar bana
sanki kedi devriminden bahsediyorlar
anlamış gibi yapıyorum
dil atıyorlar şarabıma
barmen çıldırıyor
bağıramadığından
hemen süpürgeyi alıp kovuyor alkolik devrimci kedicikleri
çiçek satan tatlı bir teyze geliyor
pek de dolu olmayan masaları bitirip yanımda bitiyor
cebimdeki son 20likleri de teyzeye veriyorum
yüzündeki buruk gülümsemeyle “allah ne muradın varsa versin evladım” deyip gidiyor yanımdan
allahı bilmem de
benim de çiçeklerim var diyorum içimden
arada gelincik çiçekleri açıyor kalbim
toprağı hep istanbulda kaldığından pek yaşamıyor olsalar da…
yarı sarhoş
kalanı ızdıraplı kafamla
istanbulun yanık terk edilmişliğini söndürmeye çalışıyorum
biraz daha iyi anlıyorum
acımamış gibi davranmaktan kanamaya devam ediyor bu özlemim
ama aslında her istanbuldan ayrılışımda
acı çekmeyi yeniden öğreniyorum..
dengesiz ellerim ve iğrenç el yazımla birkaç bir şey yazıyorum:
“ne boğaziçindeyim
ne de istanbulun orta yerindeki sinemada
bir orhan olamasam da
yine de garipliğim mahzunluğum duyurmayın anama”
Yorumlar
Yorum Gönder